Gun henuz agarmamisti. Ocakta yanan odunlarin citirtisi disarida uguldayan ruzgara eslik ediyor, hukum surmekte olan sessizligi bastiriyordu. Jln yine gozleri kipkirmizi, ocakta demlenen cayi alip Hrmk'a sunmaya hazirlaniyordu. Hrmk paltosunu giymis, masada oturuyordu. Basini one egmisti, sessizligi bozacak cesareti yoktu. Hem yasadiklari an bitmesin istiyor hem de o anin kelimeler, anilar ve veda opucukleri ile suslenmesinden, sanki konusurlarsa sonsuza kadar orada, o evde caresiz bekleyisleri icinde kalacaklarmis gibi korkuyordu.
Iste, birazdan caylarini iceceklerdi, sonra bir an ne yapacaklarini bilemeyerek gozlerini birbirlerine dikeceklerdi, Hrmk aglamaktan veya aglamamaktan korkarak gozlerini karisindan kaciracak ve sadece "Hoscakal" diyecekti. Birbirlerine bir an icin sarilacaklar, sonra olumcul bir hastanin hayatini bir dakika daha uzatmak icin caba gostermeyi artik anlamsiz bulmasi gibi ayrilacaklardi. Hrmk azik torbasini alacak, alti kilometre otedeki koca cesmenin basinda diger gonullulerle bulusacakti; bir hafta mesafedeki savas alanina gidecek ve orada olecekti.
Fsuy koyu Yasam daginin eteklerinde, buyuk ovanin kiyisina kuruludur. Cok verimli olmayan ama lezzetli uzum veren baglari ve genis otlaklari disinda bir ozelligi olmayan minik bir koy. Ana yollardan uzak oldugu icin geleni gideni, yolunu sasirmis gezici tiyatrolar disinda yilda bir defa taze saraplari yuklemek icin gelen ve sehirden kumas, seker ve hatta bir iki kitap getiren kervandan ibarettir. Gunes dagin arkasindan gec dogdugundan midir bilinmez, insanlar gec kalkarlar. Bu nedenle normal bir gunde boyle sabah erken saatlerde herhangi bir yasam belirtisi gormek kolay degildir.
Tabii bugun normal bir gun degildi. Koyun bitip otlaklarin basladigi kesime serpilmis gocmen cadirlarindan gelen ugultular ve istisnasiz tum evlerde yanan isiklar sabahin serin ve agirbasli havasini bozuyor, kimi evlerden cikan, cogu genc, cogu erkek insanlar ne birbirlerine ne de arkada biraktiklarina selam vermeden asagiya cesmeye dogru yuruyorlardi. Savasa gidenler disinda kimse evlerden disari cikmadi, ne bir mars, ne bir turku ne de bir feryat duyulmadi. Ama tum evlerin isigi gidenler gozden kaybolduktan sonra bile uzun sure yanmaya devam etti. Gocmenlerden birkac kisi her gidene bir cicek uzatti, gidenler tesekkur etmeden cicekleri aldilar, gulumsediler ve yollarina devam ettiler...
Jln Hrmk uzaklasip karanliga karistiktan sonra bile bir sure daha arkasindan bakti. Sonra yasamadiklari, artik yasayamacaklari anlari dusundu, soylemedikleri siirleri, anlatmadiklari anilari, karnindaki bebegin buyumesini, artik dogmayacak ikinci cocuklarini dusundu, sonra bardagi ocaga dogru savurdu, sonra agladi. Sonra artik aglamamak istedi, gozyaslarini sildi, sonra yine agladi.
Iki yillik evliydiler. Iki yil once meydanda el ele tutusmus ve yeni isimlerini almislardi. Savas ihtimali unutulmus, havaya cicekler savrulmustu. Gelin ve damat heyecandan, aileleri mutluluktan, koyun gencleri taze uzumlerden yapilma saraplardan sarhos olmuslar, ask sarkilari soylemis, dans etmislerdi. Herkes yorgunluktan uyuklamaya baslayinca gelin ve damat gulumseyerek vedalasmislar, yamactaki yaz boyu birlikte insa ettikleri yeni evlerine gitmislerdi. Urkekce birbirlerine dokunmuslar, heyecanla, arzuyla, tutkuyla birbirlerini sevmislerdi.
Himbarya'nin topraklari ustunde hak iddia etmesi uzun zamandir suregelmekte olan bir durumdu. Askerlerinin siniri asmasi, uzak koylerden vergi istemesi, vergi vermeyen koylerin kimi zaman yagmalanmasi da oyle. Ama yeni evli bir cift icin her savas cok uzaklarda, cok eski zamanlardadir. Her anlasmazlik tatliya baglanir, herkes hayatinin sonuna kadar mutlu yasar.
Jln ve Hrmk gunduzleri uzum baglarinda calistilar. Carpismalarin siddetlenmesine kulaklarini kapadilar. Herkes 300 kadar koy ve 14 ilceden olusan konfederasyonlarinin resmi savas ilan etme olasiliklarini konusurken gulup gectiler. Evlerine geldiler, sevistiler.
Ta ki Himbarya konfederasyonun savas ilan etmeye cekinmesinden cesaretlenip ani bir kararla koyleri bosalttirmaya, yerlerine kendi gocmenlerini yerlestirmeye baslayincaya kadar.
Koyleri bosaltilanlar arasinda karsi koyanlar oldu. Karsi koyanlar oldurulduler. Karsi koymayanlar cogunluktaydi; sessizce ulkenin iclerine dogru goc ettiler. Ucer beser diger koylere yerlestiler. Ysul koyune gelenlerin anlattiklari cok ic acici degildi. Himbarya askerleri genc, kibar ama mesafeli, fakat aldiklari emirlere harfi harfine uyan delikanlilarmis. Koylulerden bir yudum su olsun, hicbir yardim istememisler. Gereksiz bir zulum yaptiklari da gorulmemis, ne kizlara yan gozle bakmislar, ne de karsi koymayan bir kimseyi oldurmusler. Ama siddete basvuran oldugu zaman oldurmekten veya emir aldiklari zaman talim yapar ciddiyetiyle yagma yapmaktan cekinmemisler. Savas hakkinda hic konusmadiklari icin ulkelerinin isgal eylemi hakkinda ne dusundukleri de belli degilmis.
Barisa veya savasa karar vermek uzere tum koy ve ilcelerden temsilciler yola cikti, 15 gun icinde toplanan omurilik (profesyonel olmayan, hizli karar vermesi gerektigi icin genellikle icgudulerine uyan, uzun vadeli cikarlara gore degil duygularina gore hareket eden gecici meclislere bu isim verilirdi) ismine yakismayacak kadar uzun toplantilar yapti. Isgal altindaki koylerin temsilcileri sanki bu durumun suclusu kendileriymis gibi mahcup, ses cikarmadan duruyor, istenilen yerlerin Himbarya'ya verilip bir sure daha baris umuduyla yasamak kararini oldugu kadar, savas kararini da desteklemeye korkuyorlardi. Diger koylerde, ozellikle isgal edilen yerlere yakin koylerde savas yanlilari cogunluktaydi. Ogretmenlerden olusan danismanlar Himbarya'nin baris istemiyle giden bir kurulu geri cevirmeyecegi, siniri kendi istekleri dogrultusunda duzenledikten sonra isgal edilen koylerin bir kismindan geri cekilecegi, boylece bir sure daha baris icinde yasayabilecekleri kanisinda oldugunu soyledikten sonra bile baris yanlilari azinlikta kaldi. Son isgal edilmis koy olan Ytv temsilcisinin konusmasindan sonra savas karari onaylandi. "Danismanlarimizin dedigi dogruysa" demisti yasli bir kadindan beklenmeyecek kadar gur bir sesle temsilci, "Artik rahatca konusabilirim. Baris istersek benim koyum buyuk ihtimalle geri bosaltilacaklar arasinda olacak. Ama asil isgal o zaman baslayacak, kafalarimizin icinde baslayacak isgal. Gocmek zorunda kalanlari gordugumuzde baslayacak. Bosalttigimiz koyler dolduracak ruyalarimizi...." Savas karari iste boyle verildi.
"Gitmek zorunda misin?" Tum cesaretini toplamasi gerekmisti Jln'in Hrmk'a bu soruyu sorabilmesi icin. Hrmk daha savasa gitme kararini soylememisti bile. Birbirini seven ciftler arasinda herseyin konusulmasi gerekmez. Uzaklara, gocmen cadirlarina dalan gozleri ve her gece ona simsiki sarilarak yatmasi ile soylemisti Hrmk kararini. Uykudan yeni uyanmis gibi gozlerle bakti Hrmk Jln'e. "Gitmek zorunda miyim? Hayir gitmek zorunda degilim, zorla gidilmez savasa biliyorsun" dedi Hrmk. "Ote yandan, evet gitmek zorundayim, biliyorsun" "Gidecek olan ben olsaydim..." dedi Jln Hrmk'in elini karnina koyarak, "ne yapardin?" Hrmk Jln'in karnini, karninda yeni kipirdanmaya baslamis hayati oksadi. "Gidecek olan ben oldugum icin mutluyum" diyecekti, dusuncesinden urktu. "Seni seviyorum Jln" diyebildi dudaklarini isirarak, "seni seviyorum"
Ioru mavi deniz kiyisinda minik bir ovada yetismisti. Babasi Ormik balikciydi. Bir gun Ioru daha kucucuk bir cocukken, tek kisilik teknesiyle acilmis ve bir daha geri donmemisti. Ani bir firtinaya yakalanip batmis olmaliydi. Annesi haftalarca oldugune inanmamisti Ormik'in. Birikmis paralarinin hatiri sayilir bir kismini verdigi falci "Kocan yasiyor" demisti cunku, "ama butun diyebilecegim bu kadar" Valvarmalar, daha cok para teklif etmeler kar etmemisti: "Peki, ne zaman donecek? Donecek mi?" "Biliyorsun da mi soylemiyorsun, yoksa sen de mi goremedin falda?" Falci Ioru'nun saclarini oksamis, "Zavalli cocuk" demisti, sonra da cekip gitmisti.
Anne iki yil kadar kocasinin uzak bir sahile ciktigini, herhalde teknesi battigi icin henuz geri donemedigini, yavas yavas yolculuk parasi biriktirdigini dusunmustu. "Yoksa" demisti bes yil doldugu gun Ioru'ya gozleri yasararak, "geri donmek mi istemiyor?" Ioru omuzlarini silkmisti, babasinin yasadigina inanmiyordu.
Babasiz kalisinin onuncu yilinda ruyasinda yalcin bir dag ve dagin en tepesine konmus iki kus gordu Ioru. Ertesi gun asker olma kararini acikladi annesine; hayatinda hic dag gormemisti ve denizci olmasina asla razi olmayacagini cok iyi biliyordu annesinin.
II
Iki ulkenin temsilcileri savasin ayrintilarini gorusmek uzere toplandi. Ortak kutsal destanlari olan Hamra'larin gecen uc bin yillik zaman icinde savas ahlaki hakkinda soyledikleri hala gecerliydi. Tabii Hamra'lar konuya ahlak acisindan yaklasmis, hangi tur savaslarin kabul edilebilir, hangi tur savaslarin kabul edilemez oldugunu uzun uzun tartismisti. Vardigi sonuc hangi nedenlere dayanarak savasilip hangi nedenlerle savasilamayacaginin bir kurala baglanamayacagi, ancak savasan taraflarin konu ne olursa olsun savas sirasinda bir takim kurallara bagli kalmasi gerektigi seklinde idi. Savasi daha ustun silahlara veya daha iyi egitilmis orduya dayandirmak lanetleniyor, hangi tarafta soz konusu savas ugrunda gercekten olmeye hazir kisilerin cogunlukta oldugunun ustunde duruluyordu. Baslangicta pek de somut bir oneri getirmeyen bu sozler zaman icinde herkes tarafindan kabul edilen bir savasma rituelinin kaynagini teskil etmisti.
Iki ordu karsi karsiya gelir, ve gonulluler sirayla intihar eder. Gonulluleri ilk biten taraf savasi kaybetmis olur, ve karsi tarafin isteklerine boyun eger. Kazanan taraf cogu kere asiri isteklerde bulunup savasi tekrar canlandirmamayi yegler. Savasan her asker intihar edip etmemeye kendi ozgur iradesi ile karar vermelidir, askerlerin herhangi bir sekilde baski yoluyla intihara zorlanmamalarini guvence altina almak amaciyla, sirasi gelen askere intihar etmek yerine karsi tarafa gecmek secenegi sunulmasi da bir gelenek halini almistir. Ailesini ve topraklarini birakip bilmedigi yabanci bir ulkede yasamini devam ettirmeye karar vermek kolay bir secim degildir tabii ki, intihar etmek de kolay degildir ama.
Cok uzun zamandir bu rituelin disina cikip, yagma ve teror yoluyla, kaba kuvvetle fetihlere kalkisan bir hukumdar yasamamisti. Fetih yapmak isteyen hukumdarin amaci san sereftir; en yakininizdakilerden ulkenizin en uzak koylerinde yasayanlara kadar herkesin serefsizce olarak niteleyecegi yontemlerle bunu elde edemezsiniz. Geriye de sadece halkini soz konusu savasin ulkeleri icin ne derece hayati oldugunu iknaya calismak kalir. Ama bu da sadece soylenen dogru oldugu, savas gercekten kacinilmaz oldugu surece basariya ulasabilir.
Boyle kimsenin hile yapmayacagina dayanan bir gelenegin bu kadar uzun bir zaman suregelmis olmasi sasirtici olabilir. Bunun bir nedenini Hamra sarkilarinda obur dunya veya reenkarnasyon gibi dusuncelere hic yer verilmemesinde aramak gerekir. Iyisiyle, kotusuyle yasanacak tek bir hayatiniz var, nasil istiyorsaniz oyle kullanin! Dini inanci bu sekilde olan bir kimsenin kolay kolay hem de kisisel mutsuzluklara, somut nedenlere dayanmadan, daha soyut degerler icin mutlak bir olumu kabullenmesi kolay degildir.
Tabii, her oyunda hile yapilabilir. Umutsuz hastalari, gorecegini gormus ve artik hayattan elini etegini cekmis yaslilari savas alanina surmeyi, hatta tek amaci bir gun savasta olecegini kabullenecek askerler yetistirmek olan okullar acmayi deneyen hukumdarlar her zaman olageldi. Kimisi kismen basarili da oldu, ama gecen zaman icinde vakit ve enerjisini bu tur savas kazanma taktiklerine harcamak yerine kendi ulkesini zenginlestirmeye calismanin daha akillica oldugu kabulu yerlesti.
Himbarya'nin durumu da farkli degildi. Uzun zamandir monarsi ile yonetilmis, buyuk ve guclu bir ulke olan Himbarya'nin tarihinde de diger ulkelerde oldugu gibi savaslar yok denecek kadar azdi. Ancak son iki yuzyildir ozellikle eski turlere gore iki kat daha verimli pirinclerin ekilmesi ve her biri bir muhendislik harikasi olan dev ticaret teknelerinin yayginlasarak uzak ulkelerle ticareti hizlandirmis olmasi sonucu hizla gelismis, ve hizli gelisme ve zenginlesme yaninda ayni hizla olusmus bir nufus patlamasi ile beraber gelmisti. Nufusla birlikte kendi sayilari da artan soylularin yeni arazilere, ulkenin de yeni tarim alanlarina ihtiyaci vardi.
Konfederasyon alti yuz yil once salgin hastaliklar ve kuraklik nedeniyle ansizin yikilan Menes imparatorlugunun topraklarina kurulmus yari anarsist bir toplumdu. Kurakligin hemen arkasindan nufus ucte birine dustugu yil imparator suikasta ugramis, yerine gecen on dokuz yasindaki oglu soluk Tsel imparatorluk yapmayacagini ve her yerlesimin kendi basinin caresine bakmasi gerektigini ilan etmisti. Hemen arkasindan da tacindan, aile yadigari armalarindan ve sekiz bin kisilik hizmetkarlarindan ayrilarak o zamanki adiyla Karanlik Tepelerde, simdiki adiyla Sen Tepelerde ta imparatorluk ilk kuruldugu zamanlardan kalma, coktan unutulmus topraklarinda erik bahceleri kurmaya baslamisti.
Bu esi gorulmedik skandal once yeni bir kuraklik haberi kadar infial uyandirmis, fakat panik havasi cabucak silinip gitmisti. Gercekten de, insanlarin ne olursa olsun yenebilecek bir seyler uretmeye calismasi gerekiyordu ve kimsenin uzaklardaki imparatorun deliligi ile ilgilenecek hali yoktu. Imparatorluk ordusu bir yil boyunca baslarinda komutanlari olmaksizin, kaosu firsat bilip ortaligi kasip kavurabilecek eskiyaliklara karsi dikilmeye devam etmisti. Hic bir ciddi eskiyalik meydana gelmeyince sessizce dagilmis, her asker kendi koyunde milis teskilati kurmaya gitmisti. Tamamen cikar ve yagmalama icin bir araya gelmis ciddi bir eskiyalik orgutunun ortaya cikmamasi anlasilabilir bir durum tabii. Isler sonunda sadece onune geleni yagmalamaya donusecek bile olsa eskiyaligin cikis kaynagi birseylere karsi olmaktir. Basta hukumdar, devlet kalmamisti ki karsi olasin. Tamam, komsunla kavgali olabilirsin, ama bunun icin yuz kisi toplayip daga cikamazsin ki! Cok istiyorsan git kendin dov adami.
Zaman icinde tahtta oturan bir imparator olsa da olmasa da islerin iyi kotu eskisi gibi devam ettigi gorulmustu. O kadar ki soluk Tsel'in ilk saskinligindan ancak siyrilabilmis kardesi iki yil sonra kendisini imparator ilan ettiginde kimse tarafindan ciddiye alinmadigini saskinlikla gormustu. Ne dagilan ordu geri gelmis, ne de sehirler alel acele kurduklari mahalli yardim orgutleri yerine imparatora vergi vermeyi kabul etmisti. Kaldi ki halk ortalikta gorulmese bile Soluk Tsel'i seviyordu, unvanlari hertur pratik onemini yitirmis soylular bile oteki turlu cikacak kaos ve halkin intikam duygularindan korktugu icin gorevlerini yerine getiriyor olmasa da Soluk Tsel'i hala resmi imparator olarak kabul etmeyi akillica buluyordu.
Soluk Tsel sadece bir kere, inzivaya cekildikten on yil sonra ortaya cikti. Himbarya firsattan istifade edip konfederasyonu topraklarina katmak istemisti. Karsisinda resmi savas ilan edecegi bir devlet olmadigini one surerek direk teror ve yagmalama yoluyla isgale baslamisti. Konfederasyonda hani bir kere savas ilan edilse savasacak gonullu var olmasina vardi ama bir anda bir araya gelemediler, gelseler de Himbarya'nin kendilerini basibozuk eskiya degil karsi ulkenin resmi askerleri olarak kabul edecegi cok supheliydi. Soluk Tsel bu gunlerde ortaya cikti, ve "Eger" dedi, "Himbarya sadece benim basinda bulundugum bir orduyu muhatap kabul edecek ve rituellere uygun olarak savasacaksa kurulacak bir gonulluler ordusunun basina gecmeye hazirim" Savas gunu geldiginde meydanda esi gorulmedik bir kalabalik toplanmisti. Bir gun boyunca savasildi. Karsilikli uc yuzer kisi intihar etti. Himbarya askerlerinden uc yuz intihar edene karsilik yetmis asker de iltica etmeyi tercih edince Himbarya yenilgiyi kabul edip geri cekildi. Garnizonda vergisiz topraklarda kendi kendinin efendisi olarak yasamanin cok daha cazip oldugu tartismalari yayginlasmaya baslamisti ve boylece kazanilacak ulkeye karsilik sunulan risk de bir anda ordunun tamamini kaybetme noktasina kadar buyumustu.
O gunden sonra diger devletler konfederasyonu rahat biraktilar. Hic bir zaman onlara saygi duymadilar, ulkeye basibozuklar diyari ismini verdiler, cocuklarina basibozuklar diyarinda kanun olmadigi icin insanlarin birbirlerini yiyerek beslendiklerini ogrettiler, ama sonucta rahat biraktilar iste.
Soluk Tsel de bir daha kendisinden haber alinamamak uzere tepelerine cekildi. Ilk tahttan cekildiginde Kacik Tsel konulan ismi bir ara Ermis Tsel'e kadar cikti. Kucukken attan dustugunde kafayi usutmus oldugu efsanesi giderek dunyadan elini etegini cekmis bir ermis kisi oldugu, besbin yil yasayacagi efsanesine birakti. Kimi zaman, cok onemli bir karar almasi gereken insanlarin yanina varir, kimi zaman bir kus kimi zaman bir kedi cisminde gorunurmus. Secenekleri gosterir, dogru yolu bulmalarina yardim edermis. Bugun de bu yolla hukumdarligini surduruyormus.
Zamanla daha gercekci varsayimlar da turedi hakkinda, birisi Tsel'in sadece zayif karakterde birisi oldugunu, babasi gibi suikaste kurban gitmekten korktugu icin tahttan cekildigini soyluyordu. Bir baskasina gore Tsel gonlunu saraydaki hizmetci kizlardan birine kaptirmis, onu cariye olarak degil ileride dogacak cocuklarinin annesi olarak gormek istemis, ve bir imparatorun soylu olmayan birisiyle evlenmesi dusunulemeyecegi icin tahtini terketmisti. Soluk Tsel'in karanlik Tepelere yerlestikten sonra eski hizmetcisi bir kizla evlendigi dogrudur ama bastan onunla evlenmek icin tahtini mi terketti, yoksa korkusundan bes parasiz yollara dustugunde yaninda, karsilik beklemeden onunla bu uzun yolculuga cikmis bir tek o hizmetkar kizi buldu, sonradan mi asik oldu, tarihciler daha uzun sure tartisacaga benzer. Iki varsayimi da destekleyen yeterince delilimiz var. Bir taraf, cok istese hizmetci kizi uzak ulkelerin birinden gelmis bir soylu kizmis gibi yutturabilecegini, gercek nedenin bu olamayacagini soyluyor, obur taraf tahtini terk ettigi sirada sadece on dokuz yasinda olduguna ve insanin o yasta ask icin herseyi yapabilecegine dikkat cekiyor.
Soluk lakabi Tsel'e yasadigi donemden sonra, gecmis imparatorlarin yasamini arastiranlarin daha eski imparatorlarin boy boy resimlerini bulurken Tsel'e ait bula bula bir tek yipranmis bir kagitta izleri siliklesmis bir karakalem portesini bulmalari sonucu verildi. Tsel bugun aslinda pek de verimli topraklar sayilamayacak Karanlik Tepeleri Sen Tepelere donusturen eriklerde yasiyor. Tsel eriklerinin omru uzattigi yaygin inanclar arasinda.
III
Gozunu dagdan alamiyordu Ioru. "Vay canina", dedi ucuncu kez. "Vay canina!" Hayalinde dagi daha yuksek ve daha dar bir koni gibi canlandirmisti. Gordugu dag ise ucsuz bucaksiz ovanin ortasinda, gokten dusuvermis, duserken de yere yayilmis gibi genis, heybetli ve orta yukseklikteydi. Dorugu sanki insan elini uzatsa yakalayiverecekmis gibi yakinda gorunuyordu. Govdesi yaslilarin kirisik yuzlerini hatirlatiyordu insana, catlaklar, yariklar, sivilce gibi kocaman kayalarla ve yine de yasamla dolu; bir o kadar da yasamin otesinde.
Tekrar "Vay canina", dedi Ioru, aklina diyecek baska bir soz gelmiyordu. Arkadasi cok bilmis bir edayla gulumsedi, "Evet, ilk gordugunde insan donar kalir boyle hep" "Dogudaki Nevijst daginin daha da buyuk oldugunu soylerler, gerci soyleyenler de gormemislerdir ya" Ioru'nun saskin bakislarini gorunce, "Basibozuklarin diyarinda dedigim dag" dedi, "Nevijst onlarin dilinde yasam anlamina geliyormus"
Ioru basini salladi. "Neyse, hadi donelim" dedi, "kendimi iyi hissetmiyorum" Arkadasi onayladi ama kendisini niye iyi hissetmedigini anlamamisti.
Ioru o aksam lojmanina girdiginde dagi dusundu. O manzarada insani urkuten, sorgulayan bir seyler vardi; fazla buyuk, fazla heybetliydi dag. Insan onun yaninda kendisini kucuk, ise yaramaz hissediyordu. "Merhaba minik insan" der gibiydi dag ona. "Bugun bir milyonuncu yas gunum, gel birlikte kutlayalim!"
Hrmk ve diger Fsuy koylulerinin savas meydanina yaptiklari yolculuk bir hafta surdu. Kafile her gun kalabaliklasiyor, kalabaliklastikca savasmaya degil dev bir senlige katilmaya gidiliyormuscasina neseleniyor, genciyle yaslisiyla sarkilar soyluyor, hikayeler anlatiyordu.
Fazla kadin yoktu aralarinda, olanlar daha cok genc kizlardi. Kadinlarin savasa katilmasina karsi bir gelenek yoktu, ama annelerin katilimi hic bir sekilde soz konusu olamazdi. Boylece geriye az sayidaki nine ve cocugu olmamis kari koca ciftler disinda, genc ve saglikli vucutlari, olumu de yasam kadar kaygisizlikla kabullenecek bakislari ve kalan dort gunluk omurlerinde eglenebildikleri kadar eglenmeyi kafalarina koymus genc kizlar kaliyordu.
Geceleri genis bir otlak bulup kumeleniyor, ates yakiyor, yiyeceklerini paylasiyor, yol ustundeki koylerde ikram edilmis saraplari kafaya dikiyor, sarhos oluyorlardi. Yaslilar daha cok sohbet ediyor, savasin kazanilacagina emin, Himbarya'nin kacinci gun, kacinci olumden sonra pes edecegini, hangi bolgelerden ne kadar gonullu katilimi oldugunu tartisiyorlar, veya masallar anlatiyorlar, gencler ise daha cok muzik caliyor, dans ediyor, sevisiyorlardi. Bir cogu icin yolculuk, sonunda olum bile olsa esi gorulmedik bir maceraydi.
Hrmk en basindan beri hic bir eglenceye katilmadi. Olume dogru yapilan bir yolculugun eglenceli olmasini dogru bulmuyordu. Cevre koylerin gencleriyle sohbet etmedi. Aksamlari battaniyesini kafileden mumkun oldugu kadar uzaklara serdi. Gokyuzune bakti, muzigi duymamaya calisti, Jln'i dusundu, olum nasil bir sey acaba diye merak etti, Jln'i ozledi, geri donmek istedi, asla geri donemeyecegini dusundu, ilk gun mu intihar edecegini yoksa Himbarya'nin pes edebilecegi zalim umudunu bir gun olsun kendisine taniyacagini mi dusundu. Belki dedi kendisine, karsilarinda yirmi bin kisiyi gorunce bastan pes ederler. Bu umuda tutunmamak cok hem de cok zordu. Az ileride kendinden gecmis guruhta su anda eglenebiliyor olmasini bu umuda baglamis kac kisi oldugunu dusundu. Yildizlari dusundu, tum omru bir hafta olan kelebekleri dusundu, uyudu. Ruyasinda kendisini yetmis yildir yasayan, bu yuzden de diger tum kelebeklerin nefret ettigi dev bir kelebek olarak gordu.
Gece yarisi ansizin uyandiginda uzaklarda hala devam eden bir konusmayi duydu. "Asla pes etmeyecekler" diyordu ses, "Adamlarin zaten sorunu nufus fazlaligi, cocuklarini vatan icin olmenin buyuk bir onur ve aileye en buyuk hizmet oldugu dusuncesiyle yetistiriyorlar, olen askerlerin ailelerini maasa baglamayi vaad etmis kral. Akin akin gelecek ve hic gormedikleri, neye benzedigini bilmedikleri topraklar icin kendilerini oldurecekler" Diger ses alcak sesle itiraz ediyordu, savas rituellerinin her zaman hakliyi kazandiracagina emin oldugunu soyluyordu.
Hrmk vatan icin olmek idealiyle yetistirilmis bir insanin neye benzeyecegini hayal etmeye calisti basaramadi. "Sen cok mu farklisin sanki" dedi icindeki bir ses. "Ama biz gercekten savasmak zorundayiz", dedi icindeki sese. "Hem de adamlarin istegi bir kac koyden ibaret degil ki, nufuslari hep artacak, ve hep yeni koyler isteyecekler. Savasmak zorundayiz!" Icindeki ses sustu ama uykusu kacmisti bir kere. Hayatinda hic Himbarya'li gormemisti, gozunun onunde kisa boylu, cok yapili ve cirkin bir adam canlaniyordu Himbarya'li deyince. O adamdan nefret etmeye calisti, basaramadi. Elini yuzunu yikamak icin dereye indi, hemen yaninda sevisen bir cift gordu. Onu farketmis ama pek de rahatsiz olmamis gorunuyorlardi. Afedersiniz deyip uzaklasti. "Onemli degil ahbap" deyip gulustuler. Ters yonde, ikinci bir cifte daha rastlamamak icin tek tuk devam eden ateslere dogru yurudu. Kizin karanlikta hayal meyal gordugu gogsu geldi gozunun onune. Ne yapsa uzaklastiramiyordu goruntuyu. Jln'i dusunmeye calisti, icini bir usanc kapladi. Bir anda neye oldugunu bilmeden korkunc ofkelendi. Nara atsam dedi, birileriyle kavga etsem dedi, savas simdi olsa simdi ceksem tetigi dedi. Kosarak meydana geldi, sarap siseleri aradi, iki tane buldu, nefes almadan ikisini de bitirdi. Basi dondu. Yere kapaklandi, sizdi.
Ioru savasi otuz dokuzuncu yas gununde boluk komutaninin o aksam olaganustu toplanti duzenledigi haberiyle ogrendi. Yazgisini anladi, kabullendi. Yillardir kitasiyla oradan oraya gitmis, baska hicbir is yapmamisti. Ne birisine baglanmis, ne gittikleri yerlerde arkadas edinmisti. Kisa sureli gonul iliskileri olmustu tabii; duygusalliga yer vermeyen, hizli, sonuca yonelik iliskiler. Ilk dag gordugu zaman duydugu heyecan benliginin derinliklerine, artik hatirlamadigi binlerce aninin arasina istiflenmisti. Ne gecmis anilari, ne gelecekten beklentileri vardi. Yemis, icmis, iki yilda bir yeni bir sehre tayinini beklemisti. Koyune hic bir tatilde gitmemis, sadece annesine duzenli olarak para gondermisti. Sade bir hayat surdurmus, yasamindaki en buyuk heyecan haftada iki aksam bric oynamak, ufak paralar kazanip ufak paralar kaybetmek olmustu. Iste, olagan ustu toplanti haberi butun bunlari siliyor, yerine serefli bir olum, bir anit, anneye baglanacak omur boyu dolgun bir maas ve devletin gelecegine mutevazi ama gercek bir katki koyuyordu.
- "Buyuk ulkemizin serefli askerleri" diye basladi soze komutanlari o aksam. "Yillardir beslendiniz, bakildiniz. Artik kralimizin sizin icin verdiklerini geri odeme zamaniniz geldi. Nufusumuz artti, yeni tarim alanlarina ihtiyacimiz var. Basibozuklar diyari ufak, birbirinden uzak koylerde yasayan ilkel bir halk. O kadar cok topraga ihtiyaclari yok. Guzellikle vermiyorlar, savasla alacagiz. Ulkemiz bu sayede refah icinde yasayacak, guclenecek, buyuyecek. Yarinki mutlu gelecekler icin bugun olmemiz gerekiyor"
"Yillardir beslendiniz, bakildiniz." Bu sozlere takildi Ioru'nun akli. O kadar takildi ki konusmanin gerisini dinleyemedi. Basibozuklarin inat ettikleri, hakli oldugumuz, gelecekteki mutlu gunler zaten besbelli olan, apacik gerceklerdi. Yillardir beslendiniz, bakildiniz. Bu sozler tuhaf bir sekilde etkiledi Ioru'yu. Hem dogruydu bu sozler, hem de nedense dogru degildiler sanki. Yillardir hic bir is yapmamis, kimseye bir yarari dokunmamisti, dogru. Hatta, uzun zamandir bir felaketi onlemeye calisan birisinin sonunda artik felaketin onlenemeyecek bir duruma geldigini gordugunde duydugu rahatlamaya benzer bir rahatlama hissetmisti savas haberini duydugunda. Borclarini geri odeyebilecek olmasinin otesinde, hayatinin, daha farklisi nasil olabilir gozunde cok canlandiramasa bile, bir sekilde cok da anlamli olmadigini hissettigi hayatinin bitecek olmasinin getirdigi bir rahatlamaydi bu. Yine de icinin derinliklerinde bir yerlerde bir hata oldugunu hissediyordu, dusundukce dusuncesi dagiliyor, hatanin ne oldugunu bir turlu bulup cikaramiyordu.
- "Baska bir yol daha var olmaliydi" dedi icinden bir ses. "Yaa, nasil bir yol olacakti bu?" dedi ofkeyle.
- "Dogarsin, yer, icersin, gununu gun etmeye bakarsin, vakti gelince de sizlanmadan olmesini bilirsin. Neymis o baska yol? Tabii evlenmis olabilirdim, cocuklarim olabilirdi, ne degisecekti sanki oyle olsa? Veya asker olmayabilirdim, sersefil bir hayat surerdim, her sabah ise gider, aksama kadar deli gibi calisir gelirdim. Simdi olmez yirmi yil sonra olurdum. Ne fark ederdi sanki?"
Icindeki sesi boylece susturduktan sonra basibozuklarin nasil insanlar olduklarini dusunmeye calisti. Baska insanlari dusunmeye alisik degildi, ustelik hayatinda hic basibozuk gormemisti, basaramadi. Yari ciplak, cirkin bir adam geliyordu gozunun onune. O adamdan nefret etmeye calisti, basarir gibi oldu. Birden adam agzini acip konusmaya basladi. Dediklerini anlamiyordu, ama adam onun sesiyle konusuyordu. Siniri bozuldu. Yatip uyudu. Uykusunda yillar once gordugu ruyayi tekrar gordu. Yalcin bir dag ve tepesinde duran iki kus.
Kuslar ucmaya basladilar. Dag gorunmez olmus, mavi ve gri bir gokyuzu kalmisti sadece. Kuslar ucsuz bucaksiz boslukta kanat cirpiyor ve otuyorlardi. Otusleri kus otmesine benzemiyordu. Uyanikken hayal ettigi adamin soyledigi yabanci bir kelimeyi tekrar ediyorlardi: "Nvojsta, nvojsta"
IV
Genc kiz Hrmk'a "Selam" dedi, gulumsedi. Hrmk kiza soyle bir bakti, "Selam" dedi. Yuruyusun altinci gunuydu, meydana varmalarina bir gun kalmisti. Daha yorgun, daha suskun dev bir kafile ufka kadar uzaniyordu. "Adim Pks", dedi genc kiz konusmayi devam ettirerek; Hrmk'in konusmaya niyetli olmadigini gormezden gelir gibiydi. Hrmk basini cevirmeden "Benimki de Hrmk" deyiverdi. Sonradan kabalik yaptigini dusundu, "Memnun oldum" diye ekledi.
Bir iki dakika gectikten sonra "Ne dusunuyorsun" diye soruverdi Pks. Hrmk durdu, kiza uzun uzun bakti. Kisa, kahverengi sacli, orta boylu, kocaman agizli, sevimli bir kizdi gordugu. Agzini acti, kapatti. Tekrar acti ve "Dinle" dedi, "cesitli seyler dusunuyorum, ve aslinda yalniz kalmak istiyorum, ve aslinda konusmak veya arkadaslik kurmak da istemiyorum, ve kabalik ediyorsam ozur dilerim"
Pks gulumseyerek bakmaya devam etti Hrmk'a. "Yasam dagi civarinda yasadigina bahse girebilirim" dedi, "ciddi bakislarinin baska bir aciklamasi yok. Ben uzak yaylalardan geliyorum. Yirmi iki yasindayim, ya sen?" Hrmk mucadeleyi kesinlikle kaybettigini anladi. Uzak yaylalardan gelen yirmi iki yasindaki Pks sohbet etmek istiyordu; birisiyle konusmaya ihtiyaci vardi, hafifce titreyen gozlerinde gorebiliyordu bunu Hrmk. Verdigi apacik cevabi duymazdan gelecek kadar cok ihtiyaci vardi buna. Bir anda Hrmk icin dunyada kizdan baska bir varlik kalmadi; saclari arkadan gelen gunesle aydinlanan, yalniz bir kiz. Yarin olecek bir kiz. Konusmak isteyen bir kiz.
Kizin elini tuttu. "Ne dusundugumu soyleyeyim" dedi durustce, "Geride biraktigim karimi dusunuyorum. Iki yildir evliyiz, o gelemezdi, hamile. Ve ... iste buradayim" Kiz elini Hrmk'in beline doladi, "Kucukken asik oldugum bir cocuk vardi" diye anlatmaya basladi, "Tabii cok buyuktu benden..." Aksama kadar koylerinden, anilarindan, Jln'den ve Hamra sarkilarindan bahsedip durdular.
"Sana soylemek zorunda oldugum bir onemli sey var", dedi kiz, uzanip Hrmk'in elini tuttu. Hrmk'in icinden "Soylenmeye deger bir soz var midir acaba dunyada" diye soylendi. Yine de kizin heyecanli bakislarindan etkilendi, dinlemeye hazirlandi. Aksam yemeklerini yemislerdi, bu gece dans eden pek yoktu, insanlar onceki gunlere gore daha genis bir alana yayilmislar, daha usul usul sohbet ediyorlardi. Hrmk cok icmisti, ama kendindeydi. Pks cok az icmisti, ama sarhos gibi bir hali vardi.
- Dinle, sen iyi bir insansin. Oyle olmasaydin keske, cunku o zaman simdi konusmam gerekmezdi. Ama iyi, hem de durust bir insansin, iste o yuzden sana soylemeliyim.
Hrmk "Evet dinliyorum" dedi sabirsizca, bu kadar gevelemeden soyleyemedigi seyin ne oldugunu sahiden merak etmeye baslamisti.
"Sana yalan soyledim" diye devam etti Pks. "Ozur dilemek icimden gelmiyor ama uzgunum" Hrmk saskinlikla bakti Pks'a. "Gulerek ah tabii evet" dedi, "ben de yalan soyledim, aslinda adim Hrmk degil Trmn, ayrica yirmi uc degil yirmi yedi yasindayim! Sahiden, su anda, su gecede nasil bir yalan soylemis olabilirsin? Dinle, kim oldugun, adinin ne oldugu, nereden geldigin ve isinin ogretmenlik mi yoksa degirmencilik mi oldugu beni hic ilgilendirmiyor. Bakislarin hosuma gidiyor, hayir seni sevdigimi soyleyemem cunku kalbimi uzaklarda birakip geldim buraya ama yine de cok hos gozlerin var, ve onemli olan tek sey bu. Bir de, yarin olecegim, bir onemi var mi bilmiyorum"
"Dinle" dedi Pks. "Bir siir yaziyorum. Iste hepsi bu" Hrmk donakaldi, anlamisti.
- "Evet, bir siir yaziyorum. Bu yolculuga da sadece siirimi yazmak icin ciktim. Ve ne yarin, ne de ertesi gun olmeyecegim, bir onemi var mi bilmiyorum. Savas bittiginde siirimi alarak uzaklara gidecegim. Ve seni seviyorum, cunku kalbimi alarak geldim buraya. Seni seviyorum ve onemli olan tek sey bu. Ve savas bittiginde uzaklasirken kalbimi de yanimda tasimaya calisacagim, cunku uc yil sonra bir dag etegindeki evin kapisini caldigimda ona ihtiyacim olacak. Simdi, izin verirsen seni opecegim.
Hrmk irilesmis gozleriyle uzaklara bakakalmisti. Kiz izin beklemeden uzandi, Hrmk'i optu. Hrmk opucuge karsilik veriyor ama gozlerini toparlayamiyordu, kor olmus gibiydi, baksa bile Pks'i goremiyor, sadece cevrede obek obek yanan, kule donusen atesleri gorebiliyordu.
"Opucuk icin tesekkur ederim" dedi Pks. "Simdi, eger istegin buysa gidiyorum" Hrmk basini iki yana salladi, gozlerini hala yanan ateslerden alamiyordu. "Bana siirini okur musun?" dedi titreyen bir sesle.
V
Hrmk sabah gunes dogmadan az once uyandi. Kollarinda uyumakta olan Pks'i yavasca birakti. "Ben de tesekkur ederim" dedi fisildayarak. "Ve bu sefer gercekten yalniz kalmak istiyorum. Elveda" Iyice uzaklasti, bir seyler atistirdi, keyifle gunesin dogusunu seyretmeye koyuldu. gunesli, guzel bir gun olacakti ve gunesli, guzel gunlerde mutsuz olmak cok zordur.
Ioru piril piril uniformasinin altindan karsi duzlukteki duzensiz kalabaliga saskinlikla bakti. Alti bin Himbarya askerine karsilik basibozuklar iki bucuk, belki uc misli insan toplamislardi. Karsi tarafin daha kalabalik gelmis olmasi savasin kaybedildigi anlamina gelmiyordu tabii. O anda Ioru bir ornek giyinmemis o tuhaf kalabalikta gercekten olume hazir altibin kisinin bulunabilecegine hic inanmiyordu.
Kimi sarki soyleyen, kimi hala uyuyan, kimi elleri ceplerinde dikilmis bekleyen guruhu gorunce bir hafta once hayal kurarken icinde hissedemedigi nefretin canlandigini fark etti. "Sira bile olusturmamislar" dedi tiksintiyle. Derken aralarinda kadinlar oldugunu fark etti. Erkeklerinin etek giyme adeti yoksa karsida kesinlikle kadinlar vardi. Barbarlar diye dusundu. Kadinlarla savasmak dusuncesi midesini bulandiriyordu. Basibozuklarin eski savaslarinda kadinlarin oldugunu biliyordu elbette, ama o taa efsaneler zamanindaydi. Ioru eskiden olan seyi eskide kalmis gorurdu hep. Yuzyillar geciyor ve adetleri hep ayni kalmis dedi. Bu dusunce sahiden midesini bulandirdi. Acligini hatirladi, gidip kahvalti sirasina girdi. Ufukta agaclarin arkasinda gorunen Yasam Dagi rengarenkti. Olmek icin guzel bir gun diye dusundu neseyle.
Iki taraftan ucer temsilci toplanarak ayrintilari kararlastirdi, her gun sabah ve ogleden sonra dorder saat savasilmasina karar verildi. Taraflardan birisi bitmedigi surece her taraf kendi olulerinden sorumlu olacak, olulerin gomulmesi isi savasa paralel yuruyecekti. Savasin baslamasi ogleyi buldu.
Himbarya'li asker kendine guvenli adimlarla one cikti, basibozuklara kucumsemeyle bakti, tetigini cekti. Bir an sonra minik bir kan golunun ortasinda hareketsiz yatan bir ceset kalmisti geride.
Konfederasyondaki kalabalik bir an dehsete kapildi. Savasin ne oldugunu yeni anlamis gibiydiler. Soru soran gozlerle baktilar askerlere. Sonra irkildiler, neden sira olusturmamislardi sanki?
Hrmk gulumsedi. Jln'in somurtuk bir goruntusu gelmisti gozlerine. Kaslarini cattigi zaman ne kadar sevimli olurdu! Su anda Jln'in evin onunde oturmus yasli gozlerle batiya dogru baktigini biliyordu, yine de onu sanki uzgun degil de kaslarini catmis, naz yapar gibi baktigini hayal etmek hosuna gidiyordu. One cikti, gulmesini tutmaya calisiyordu. Bu gercekten cok komik dedi kendi kendine. Komik olanin ne oldugunu kelimelere dokemiyordu bir turlu. "Hoscakal" dedi, Jln'e, Pks'a, dogmamis cocuguna, yasam dagina ve gokyuzune. Tetigi cekti. Gurultuden sonra olusan sessizlikte kulaklarin uguldamasini bastiran bir aglama duyuldu kalabaligin icinden.
Savas hizli bir tempoyla devam etti. Himbarya'li askerler sakinliklerini muhafaza ettiler. Sirasi gelen yavas ve kesin adimlarla yurudu, basibozuklara soyle bir bakti ve tetigi cekti. Konfederasyon tarafinda ise gurultu hic kesilmedi. Aglayanlar, sinir krizi gecirenler, bayilanlar, onlari yatistirmaya calisanlar... Hatta bir ara bir kac kisi sarki soylemeye bile kalkisti. Yine de sira her konfederasyon tarafina gectiginde gulerek, veya titreyerek veya bembeyaz kesilmis bir suratla simdiden olmus gibi ilerleyerek ortaya cikacak bir gonullu eksik olmadi hic.
Aksam oldugunda her iki taraf da sessizdi. Hizli bir savas olmus ve toplam bin iki yuz gonullu cikmisti. "Bu hizla bizim birlik on gun icinde biter" diye hesapladi Ioru. Tabii, o zamana kadar kral yeni bir takim yollardi o baska. Sirasinin ertesi gun gelecegini biliyordu. Ayrica, kendisi icin hic umut olmadiginin da farkindaydi: aglasalar da sizlasalar da pes etmeyecekti basibozuklar. "Peki onlar ne icin savasiyorlar", diye dusundu saskinlikla. "Serefli bir olum icin olamaz, serefli insanlar gibi davranmiyorlar cunku!" Aklina ogleden sonra yasanan rezalet geldi. Titrek adimlarla ortaya cikmis yasli bir adam bir dakika boyunca durmus ve sonunda bir seyler soylemis ve aglayarak geri donmustu. Hemen onu linc etmelerini beklerken, Ioru kalabaliktan cikan bir kizin adamin yanina geldigini ve teselli ettigini gormustu. Kalabalik olayla ilgilenmemisti bile, adami bir kosede yalniz birakmislardi. Ustelik Himbarya'lilarin kahkahalari altinda bile kendilerini ezilmis hissetmemisler, bos bakislarla karsilik vermislerdi onlara. Neden sonra bir gonullu cikmis ve savas kaldigi yerden devam etmisti.
"Evet, serefli bir olum olamaz peslerinde olduklari. Baska ne olabilir peki?" Bu dusunce onu o kadar rahatsiz etti ki sabaha kadar uyuyamadi.
Pks derede yasli adamdan ayrilmis, geri donuyordu. Ogleden sonra yasli adam "Hayir, yapamiyorum" deyip aglayarak geri dondugunde hemen yanina gidip teselli etmeye calismisti. Himbarya'lilarin goremeyecegi kadar uzaklasmislar, orada adamin elinden tutmus ve eski siirler okumustu. Adam hic konusmamis, sadece "ne kadar korkagim, ne kadar korkagim" deyip durmustu. Sonra ertesi gun ilk gonullu kendisi cikacagina yemin etmisti. "Ilk seferinde yapamadiysan ikincide hic yapamazsin" demisti Pks ciddi bir edayla, "Hem, hadi tamam artik baska seylerden konusalim" Sonra ona uzak yaylalari anlatmaya baslamisti. Ama yasli adam dinlememis, aksama kadar icini cekip durmustu. Ne ismini, ne de nereden geldigini anlatmisti. Yalniz artik bir insan degil bir melek olduguna kesinlikle inandigi kiza hayran gozlerle bakmisti. Pks adamin bakislari altinda eziliyor ve "ben daha mi iyiyim sanki" diye dusunup duruyordu. Ne olursa olsun olmek istememek bir korkakliksa, kendi yapmakta oldugu sey cok mu farkliydi. Icini cekmis ve renk vermemeye calismisti. Aksam yemeklerini orada yemislerdi. Sonra adama, "Hadi" demisti, "sen yola koyul. Ben de seni dereye kadar gecirecegim" Adam kalacagina ve ertesi sabah icin hazir olduguna dair bir seyler gevelemis, sonra birden yuzu aydinlanmis, neselenmis ve hizla yola koyulmustu. Yolda gecenin guzelliginden, yasamin guzelliginden bahsedecek olmustu, birden kendisi evine gidiyor olsa da kizin savasa geri donecegini hatirlamis, ozur dileyerek susmustu. Pks ne olmeye niyeti olmadigindan ne de siirinden bahsetmemisti ona. Adamin suskunlugunu da sukranla karsilamis, kendi dusuncelerine dalmisti.
Fakat sonra derede ayrilirlarken Pks olmayacak bir espri yapmisti, adam gulmeye calismis sonra da cekip gitmisti. Simdi Pks aptalligini dusunerek kendine kiziyor, hizli adimlarla donuyordu. Icinden aglamak geliyordu ama aglayamayacak kadar yorgundu. Hrmk'i dusunmemeyi basarabiliyordu, cunku kendisine, savasa ve olume karsi duydugu ofke icinde uzuntuye yer birakmamisti. Kulaklarinda hala uguldamakta olan silah seslerini duymazdan gelebilmek de zor degildi. Zor olan yola devam etmekti.
Birden karsidan gelmekte olan bir genc kizla bir genc oglani gorerek durdu. Kizla oglan yan yana hizlica yuruyorlardi, bakislarinda buyumekte olan sevinc ve urkek adimlari geri donduklerini gosteriyordu. Besbelli son bir iki gun icinde tanismislardi. Pks'i cok gec fark ettiler, artik gormezden gelemeyecekleri kadar yakindilar. Baslarini one egdiler, tam yanindan gecerlerken kiz basini kaldirip Pks'a bakti. Merhamet dileyen birinin bakisiydi bu. Pks gozlerini cevirdi. Yanlarindan gecer gecmez dizleri cozuldu, aglamaya basladi. "Ben kimim ki sizi yargilayayim!" diye bagirdi arkalarindan. "Benim daha iyi oldugumu mu saniyorsunuz, degilim iste, cok kotuyum ben! Cok kotuyum" Kiz oglanla fisildasti, geri dondu. Pks'a birazcik sarap icirdi. Sonra onunla aglamaya basladi. Bir sure agladiktan sonra Pks kendine geldi, "Tamam, iyiyim artik, hadi yolunuza devam edin" dedi. Kiz ona kederle bakti, "Hoscakal kardesim" dedi. Az otede bekleyen oglana kostu.
Pks sabaha karsi kendine geldi. Aglarken oracikta uyuya kalmisti. Kendini daha iyi hissediyordu ama fiziksel olmayan bir yorgunluk vardi ustunde. Hrmk'i dusundu yola koyulurken. "Benimle geri donecek olsaydi" dedi kendi kendine, "siirimi bosverirdim, onunla giderdim. Her yere giderdim onunla. Tabii kisa bir sure sonra Jln'in yanina donmek isterdi, ben de arkasindan onu seyreder, simdi yazdigim siir yerine guzel bir ask siiri yazardim. Uzak yaylalara hic donmezdim, hatta neden olmasin Yasam Daginin obur yamacinda bir koy bulur yerlesirdim. Evlenirdim. Bir kiz cocuk yapardim. Hos, bu son kismi simdi de yapabilirim" Hayal kurmak acisini hafifletmisti. Bunlari dusune dusune meydana vardi. Savas baslamisti bile. Ama simdi yanibasinda olup bitenler ona cok eski zamanlarda, cok uzak diyarlarda, yasanmis, gecmis gitmis seyler gibi geliyordu. Bir koseye cekildi, aksama kadar deliksiz uyudu.
VI
Ioru, onunde bir kisi kalmisken ovada iki kusun, tipki ruyasindaki gibi havalandigini, ucmaya basladigini gordu. Kulaklari uguldamaya basladi. "Nvojsta, nvojsta!" Gercekten duyuyor muydu sesi? Kafasinin icinde yankilanmakta olan sozcukler kuslardan mi, karsi taraftan mi yoksa hayal gucunden mi geliyordu? Icinde neye oldugunu bilmedigi bir ozlem uyaniyor, parlayan gunes, cok uzaklarda toplanmis yagmur bulutlari, agaclarin arasinda kayitsizca parlayan yasam daginin zirvesi, goz alabildigine uzanan otlaklar ona anlamadigi bir cagri yapiyordu. Icinde uyanan ozlemin bulut, gokyuzu, toprak ve daglarla bir ilgisi olmadigini biliyordu, ama yine de aralarinda belli belirsiz bir ilinti var gibiydi. Birden anladi, "Tabii" dedi kendi kendine, "Basibozuklara katilabilirim ve.... Ve yasamaya devam ederim. Ve...." Sustu. "Ve nvojsta!" diye devam etmek istiyordu. Bu kelimenin bir anlami olup olmadigini bile bilmiyordu; yine de kulaga hos geliyordu bu sozcuk. Icini cekti, vaad cok belirsizdi dogrusu. Sira kendisine gelmisti. Evet, sahne alma zamani dedi kendi kendine. Gorev herseyden once gelir. Icini bir korku basti, az once icinde uyanan duygularin performansini etkileyeceginden korktu. "Az daha vazgececek, yasanmis tum hayatimi ve tum serefimi bir cirpida kaldirip atacaktim" dedi dehsetle. One cikti, rituelini kusursuzca gerceklestirdi. Tetigi cekmesinden sonra yasanan saniyenin yuzde birlik zamaninda bile obur patikanin vaad ettigi kelimeyi ogrenemedi.
Savas sonlara dogru giderek hizlandi ve yedi gun surdu. Himbarya'dan yeni birlik gelmedi. En son one cikan komutan, "Kurallar geregince sizden dort gun daha beklemenizi rica ediyorum" dedi konfederasyon temsilcisine. "Kralin yeni bir birlik gonderdigine eminim, neden bu kadar geciktiklerini anlamiyorum dogrusu" Bir an sonra, ovada olulerinden baska Himbarya'li kalmamisti.
Yeni birlik gelmedi. Yeni birlik gelmeyecegi savasin daha ikinci gunu kararlastirilmisti. Danismani, krali savasin olen askerlerin ailelerine odenmeye soz verilmis tazminat yuzunden giderek daha pahaliya mal olduguna, basibozuklardan da yeni gonulluler cikacagina kesin gozuyle bakilabilecegine, sonunda zaferi kazanabilecek bile olsalar, ekonomik acidan zararli cikacaklarina ikna etmisti. Tum orduyu cepheye surmek ulkeyi baska komsu ulkelere karsi da zayif birakacakti ustelik. Kral icini cekti, onayladi.
"Hem," diye devam etti neseyle danisman, "guneyde insansiz topraklar kesfedildigini size hatirlatmama izin verin. Buyuk gemiler insa ederek oralarda yeni bir koloni kurmak imparatorlugumuzu daha cabuk gelistirecektir"
Kral icini cekti. "Evet, dedi, bunu hatirliyorum, zaten unutmam da imkansiz, her gun hatirlatiyorsunuz bana"
Danisman kizardi. "Ozur dilerim ekselanslari" dedi. Bir dakika sonra yeniden konusmaya basladi. "Bu durumda hizli haberciler yollayarak devam eden savasi durdurmamiz uygun olur mu acaba?"
Kral ofkelendi: "Hayir uygun olmaz! O birlik savasmaya gitti ve savasacak. O birlikten hic kimsenin inanclari sarsilmis, omuzlarinda yenilginin yukuyle geri donmesini istemiyorum. Daha sonra yeni temsilciler gonderip geri cekildigimizi bildirirsiniz."
- Ve, hemen yarindan tezi yok gemilerin insasina baslanmasini istiyorum. Size bes yil veriyorum, bes yil icinde tum gemiler bitecek! Gemilerin insasiyla bizzat ilgileneceksiniz, cikacak en ufak bir aksilikte sizi sorumlu sayacagim. Ve diye devam etti ofkeyle, ilk giden gemide siz de olacaksiniz. Bu dusunce beni kurulacak koloni kadar mutlu ediyor. Simdi, gidebilirsiniz.
Danisman, kekeleyerek, "Size uzak topraklarda hizmet etmek de, bana, danismanliginizi yapmak kadar seref verecektir efendim" dedi, ayrildi. Bunu beklemiyordu dogrusu, beyninden vurulmusa donmustu. Sagi solu belli olmayan bir krala danismanlik yapiyor bile olsa baskentte, merkezde yasamak guzeldi. Guzel bir evi, cok iyi bir geliri, genis topraklari vardi burada.
"Ote yandan" diye dusundu sonradan, yeni gorev hem bir soyluluk unvani hem de adlandiramadigi bir yenilik, bir heyecan vaad ediyordu. Vaadin ne oldugunu anlamadan gidecegi bos topraklari ve orada kuracagi ilkel yasantiyi dusundu uzun sure. "Macera evet, yenilik evet, daha guvensiz bir hayat evet. Bir sey daha". O seyi adlandiramiyordu bir turlu. "Insiyatif" diyecegi geliyordu ama tam o da degil.
VII
Sonbahar geldi. Ruzgar sert sert uguldadi. Buyuk Denizde dalgalar daha da cok yukseldi. Uzaklarda dort balikci oldu. Ova sariya ve kizila boyandi. Bir koyde yangin cikti. Hasatin yarisindan cogu yandi. Civar koyler yardim gonderdi. Gocmenler koylerine dondu. Kimisi donmedi.
Kis geldi. Yasam daginin tepesi bembeyaz oldu. Cocuklar kardan adam yaptilar. Fsuy koyunde iki ihtiyar bir de kucuk cocuk zaturee olup oldu. Jln guzel bir oglan dogurdu. Adini Prm koydu.
Bahar geldi. gunlerce yagmur yagdi. Kurudu sanilan agaclar bile yesillendi. Cikan gunes dunyayi piril piril aydinlatti. Cocuklar gece yarisina kadar eve girmedi. Uc tane dugun oldu. Koye gelen gezginci tiyatro cok begenildi.
Yaz geldi. Uzumler olgunlasti. Jln bebegi annesine birakti, bahcelerde calisti. Yukari mahalleden bir kiz komsu koye gelin gitti. Yaz sonunda savasin birinci yildonumu anildi. Sarkilar soylendi. Jln agladi. Nvojsta ovasinda toplu mezarlarin ustunu cicek burudu.
Sonbahar gelmeden kis bastirdi. gunes haftalarca yuzunu gostermedi. Prm tay tay durdu. Hemen arkasindan yurudu. Firtina cikti. Koye kurt indi.
Bahar geldi. Jln evin onune menekse dikti. Yh Fsuy'da kalan bir gocmendi. Jln'e gulumsedi. Jln de ona gulumsedi. Prm konusmaya basladi. Yagmur az yagdi.
Yaz geldi. Cok sicak oldu. Yh Jln'in catisini onarmasina yardim etti. Iki tane dugun oldu. Bir cocuk derede yuzerken boguldu. Savas anildi. Jln agladi.
Sonbahar geldi. Saraplar her yilkinden bile guzel oldu. Prm hastalandi. Bir hafta yuksek atesle yatti. Iyilesti. Koye yasli bir gezgin ogretmen geldi. Cocuklari Yasam Dagi'na kampa goturdu.
Kis geldi. Yh Jln'e sarildi. Soguk bastirdi. Cesme dondu.
Bahar geldi. Prm bir yilan gordu. Bir grup genc Nvojsta ovasina ani ziyaretine gitmeye karar verdi. Jln mavi meneksesini topragindan cikardi. Saksiya koydu. Onlara verdi. Uc tane dugun oldu.
Yaz geldi. Koyun koyunlarindan altisi hastalandi, oldu. Savas anildi. Jln yillari sasirdi.
Sonbaharda koye bir kiz geldi. Kisacik kesilmis saclari ve zayif vucuduyla en fazla onyedisinde gosteriyordu. Ona daha dikkatli bakanlar ise daha yasli, otuzuna yakin oldugunu anladilar. Alninda bir iki kirisik belirmisti bile. Gozlerinde de ne oldugunu tam anlayamadiklari bir derinlik vardi. Kiz isminin Pks oldugunu, gezgin oldugunu, uc yildir koy koy dolastigini, yazdigi siiri okudugunu soyledi. Dinlediler.
VIII
O aksam ustu tum koy, coluk cocuk, meydanda toplandi. Battaniyelerinin ustunde oturdular. Ellerinde mumlar, agirbasli yuzleri, en temiz giysileri, ve gormeye hazir gozleri, dinlemeye hazir kulaklari ile oturdular. Pks hafif bir tonla soze basladi. Once tutuk, melodisiz bir sesle okuyordu. Uzun uzun konfederasyondan, uzum baglarindan, elma, kayisi, kiraz bahcelerinden, denizlerden, daglardan, irmaklardan bahsetti. Cok sakin, cok sessiz, dinleyenlerin gozlerine bakarak konusuyor, alandakilar cit cikarmamalarina ragmen sesini duymaktan cok hayal edebiliyorlardi. Sonra soz Himbarya'ya, isgale geldi. Ses perde perde yukseldi. Pks artik fisildamiyor, mimikleri, kollari, saclari ve elleriyle siir okuyor, sarki soyluyor, konusuyordu. Alandakiler, bu, siirini okudukca guzellesen tanricaya saskinlikla bakiyorlar, kelimeler ve notalarla orulu irmagin icinde esriklesmis, dinliyorlardi. Pks, Nvojsta ovasini tek tek patikalarina, ulu agaclarina varana kadar tasvir etti. Savasa katilanlari anlatirken sesi titremeye basladi. Taa, buyuk deniz kiyisindan elinde asasiyla, uc cocuk ve dort torununu geride birakarak topallaya topallaya gelen, ancak savasin son gunune yetisebilen ve bir bardak su icer gibi sade, one cikan yasli teyzeyi, yakin koylerden her gun kilometrelerce yol yuruyup gelen, yiyecek ve saraplarini paylasan koyluleri, aralarinda toplanip oluler icin yaban cicegi toplayan cocuklari, aglayanlari, gulenleri, sessiz duranlari, olenleri anlatti. Kimse ne oldugunu anlamadan durmus beklerken ilk once one atilan yigit ve sefkatli Hrmk'i, guzel gozlu Tyr'i, korkaklari ve cesurlari, delikanlilari ve genc kizlari, her gun gun boyu toplu mezari genisletenlerle dal gibi boylari ve renkli gozleriyle Himbarya askerlerini anlatti.
Kimseyi yargilamiyor, kimseyi ovmuyordu. Savastan kacanlar, aglayanlar, son anda vazgecenler de titremeden olenler kadar saygideger bir yer buluyordu oykusunde. Bir kahramanlik destani degildi bu; daha cok baharin gelisinden, sevgilinin gozlerinden ve gunesin batisindan bahseden lirik bir siire benziyordu neredeyse. Yine de isiltili gozleri, huzunlu ses tonu ve coskulu dansiyla siirinde, oykusunde gecmisin butun kahramanlarini, yaratilis destanini, Hamra sarkilarini ve Soluk Tsel'i cagristiran bir hava vardi. En sade sozlerini bile dinlerken koyluler, demiri sekiz yil doverek yaptigi kiliciyla kuzey collerinin ardina, tek basina ejderhalarla savasmaya giden kahramanlar kahramani Kral Arkad'in oykusunu dinler gibi oluyorlardi. Pks kimi yerleri iki bin yil oncesinden kalma eski dilde anlatiyordu, bazen de kelimeler hizlaniyor, mis'li gecmis zamandan simdiki zamana uzaniyor, bazen de bir anda kurgu gelecek zamana donuyordu.
Savasi anlatmayi bitirdiginde Pks sarki soylemeyi birakti, oturdu, gozlerini daga dikti. Yeniden fisildayarak konusmaya basladi, son gun sag kalanlardan, yasam sevinci ile olmemis olmanin utancini ayni anda yasayanlardan bahsetti kisaca. Dort gunluk sessiz bekleyisi anlatti. Avuclarini topraga koydu, Nvojsta kelimesinin eski dilde ozgurluk anlamina geldigini hatirlatti, "Iste", diyerek bitirdi sozlerini. "Nvojsta ovasi isminin kehanetini boyle gerceklestirdi. Nvojsta. Ozgurluk...."
Siir bittiginde kimseden cit cikmadi. Koyluler alkislamayi akillarina bile getirmediler. Herkes donmus, siirin bittiginin farkinda degilmis gibi, veya siir duyulmayan bir sesle devam ediyormus gibi bekledi. Neden sonra toparlandilar. Tanrica gitmis, yerine bagdas kurmus yerde oturan guzel bir kizcagiz gelmisti. Kimisi hala yerde dagi seyretmekte olan Pks'in yanina geldi, teselli veya dostluk gostermek icin omuzlarina dokundular, kadinlar saclarini oksadi, erkekler onun bu halini tanrica halinden bile daha sevimli buldular, asik oldular. Bes aile gece icin evine davet etti. Pks baska birine soz verdigini soyleyerek red etti. Sonra kalabalik yavas yavas, sessizlik icinde dagilmaya basladi.
Pks, oturdugu yerden kalkti, gozleriyle kalabaligi aradi. Jln oldugunu tahmin ettigi kiza bakti. Jln oturdugu yerden kalkmamis ona bakiyor, siirde bahsedilen Hrmk'in ayni Hrmk olup olmadigini dusunuyor, yanina gitmekle gitmemek arasinda, tereddut ediyordu. Pks yanina geldi, "Evet", dedi. "Oydu. Bu gece beni misafir eder misin?" "Ilk one cikanin o oldugunu bilmiyordum" dedi Jln.
Pks Jln'in evinde bes gun kaldi. O kadar uzun uzun anlattilar, dinledirler ki, vaktin nasil gectigini anlayamadilar. Jln Pks'a cocuklugunu, cocuklugunun Hrmk'ini, oyunlarini, asklarini, evlenmeye karar verislerini, evliliklerini anlatti. Pks Jln'e cocuklugunu, ilk gencligini, gezgin olmaya karar verisini, tam o sirada savasin cikmasini, yuruyusu, Hrmk'i anlatti. Bakislarini, konusmasini, yuruyusunu ve one cikisini anlatti. Dudaklarini, kollarini, gogsunu anlatmadi. Dostlar arasinda anlatilmadan da aktarilabilir kimi hikayeler. Jln ic gecirdi, "Evet" dedi yorgun bir sesle. "Umarim son gunu mutlu gecmistir"
Gunes coktan batmisti. Evin onunde oturuyorlardi. Neredeyse kis gelmis olmasina ragmen sicak, kuru bir ruzgar esiyordu. Lamba yakmamislar, dogmakta olan ilk hilal ayin verdigi alacakaranlikta oturuyorlardi. Gokyuzunde inanilmayacak kadar cok yildiz vardi. Onlardan birinin babasi Hrmk oldugunu fisildamisti bugun Pks Prm'in kulagina. Prm ilk gun garipsedigi Pks'in bir tur abla olduguna karar vermisti. Gun boyu oradan oraya kosmus, ciglik atmis, yapmadigi yaramazlik birakmamisti. Bu sozleri duyunca yatismis, gozlerini yildizlara dikmis, oyle onlara bakarken de, Pks'in kucaginda uyuyakalmisti. "Ne kadar sanslisin" dedi Pks, dizlerinde kivrilmis minik, kivircik sacli kafayi oksuyordu bir taraftan, "Ne guzel bir cocugun var. Gozleri babasina cekmis, yuz hatlari sana"
Jln cayini yudumladi. "Evet" dedi, "cok guzel bir cocugum var" "Bir de yildizlar kadar uzakta, olu bir kocam var" diye ekledi aci bir sesle. Ses tonu Pks'i irkiltmisti. "Jln, ona kizmiyorsun degil mi?" diye sordu. Jln "Hayir" dedi tereddutle. "En azindan artik kizmiyorum. Basta da o kadar mutsuzdum ki kizmak aklima gelmedi. Ona hic kizmadim galiba...."
"Hayir!" diye devam etti birden az sonra. Sesi ofkeliydi. "Kiziyorum!" "Dogrusu bu iste, kiziyorum. Kendini olume attigi icin degil; bebegini babasiz birakmis bile olsa; hatta ulkemizi ailesinden daha cok sevdigi icin bile degil; bunu bir gorev addettigi icin! Birlikte karar vermeye firsat birakmadigi icin. Kendi kendine geceler boyu dusunup, bana sadece vedalasma hakki tanidigi icin"
Durakladi. Yillar boyu belli belirsiz kafasinin bir kosesinde tasidigi dusuncelerinin bir anda patlayip su ustune cikmasindan urktu. Daha once hic bu acidan dusundugunu hatirlayamiyordu bile. "Ozur dilerim" diye mirildandi. "Dusunmeden konusuyorum, haksizlik ediyorum belki de..." Pks "Bir gorevi vardiysa bile" dedi, "o gorevi ustlenmeye ozgur iradesiyle karar verdi. Hem, belki kimi konular var ki, insan sadece tek basina karar verebilir"
Ne mutlu sevene ve sevilene,
Huzurlu, saygin bir yasam surene
Ama kahraman tek basinadir patikasinda
Yalniz, ayricaligi ve lanetiyle basbasa
Yuce Kral Arkad icinde yasiyor dinle
Ruzgarda, yildizlarda, yeni acan cicekte
Jln Hamra yazitlarindan, herkesin bilip de hemen hic kimsenin uygulamadigi siiri dinledi. "Evet" dedi kabullenmeyle, "Ve boylece o oldu, ben yasiyorum" Yh'yi dusunuyordu. Ilk tanistiklari siraydi. Birlikte oturuyorlardi. Jln Yh'ya, ve koyu isgal edildigi halde savasa gitmemis, simdi savasa giden bir adamin dul esine sarilmakta olan adama bakiyordu. "Evet ama o oldu, ben yasiyorum" demisti Yh birdenbire, dusuncelerini okuyarak. "Onun yerinde olmayi ister miydim bilmiyorum. Ama onu yerinde olamazdim, cunku savas cikana kadar hayatimda hicbir sana sarilmamistim.... Ve birsey daha, lutfen sana geldigim gunler onun resmini ortaliktan kaldirma. Resmi olmasa da burada olmaya devam edecek o, ve ben de burada olmaya devam edecegim, cunku seni seviyorum"
Pks capkin capkin gulumsedi. "Elbette" dedi, "o oldu, sen yasiyorsun. Ve insanin kalbinde her zaman bir kisilik daha yer vardir. Onu gordum, iyi bir insan. Gecen bahar evlenmis olmaliydiniz, tabii bu bahar da gec degil. Hicbir sey icin gec olmaz hicbir zaman"
Gitme vakti geldi. Birbirlerine uzun uzun sarildilar. "Hoscakal kardesim" dedi Jln Pks'a, "Gene gel..." "Gelecegim" dedi neseyle Pks. "Ve, kimbilir, bir daha geldigimde Prm'i da yanimda goturebilirim! Bence oglun iyi bir gezgin olabilir Jln, baksana, tum gun ya agliyor, ya sarki soyluyor!"
"Kahraman olmasin da!" dedi Jln de. O da guluyordu.
Pks patikadan asagi inmeye basladi. gunes yeni yukselmeye baslamisti. Agaclardan dokulmeye baslamis yapraklar yol kenarina sacilmis, kirmizi sari renkleriyle icini isitiyordu. Evet, yine gelecegim diye dusundu mutlulukla. Tepede Prm'in minik avuclari hala ona el salliyordu.